21 Mayıs 2009 Perşembe

Kuruntu operası

Zengin ya da fakir oluşumuz bizi dünyamızı çevreleyen kuruntulara kayıtsız bırakmaz. Hele yaşımızın değişkenliği ve dilediğimiz bir hayatın sürekliliğinde sevdiklerimizle yan yana oluşumuz bile bu gerçeği (gerçeğin farkında mıyız?) yenmemize yetmez. Aklımızın kendimizi bütünüyle kontrol edemeyişi ve varlığımıza getireceğimiz tanımlamaların devinim içinde tutarsızca yer değişimi psikolojik buhranlara sebep vermiyor mu? Öyle insanlar vardır ki, hiç keder uğramazken, gönüllerinde yaşattıkları aşırı sevgi, aşırı mutluluklardan zarar ve acı duyma ürküsüyle, evecenlikle yaşayarak kaçma yolunu seçerler. Onlar için büyük mutlulukların ardındaki acı duyumsamalar, hayatı dengeleyen bir bedel ödeme olgusudur. Evecenliklerine gelince, bilinçli beklenilen kederlerin bir an evvel savılmasıdır bu. Kişi edindiği her mutluluğu ödediği bedelin getirisi olarak gördüğünden, her yenisi için bir bedel ödeme hazırlığı içinde olup, üzüntü ve sıkıntıları şart koşan, mutsuzluk ilişikli mutluluğun kollandığı biteviye kısır döngülere katlanırlar. Hayat onlar için sürekli kendini tekrar eden ketum bir kuşkudur. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder